Mersin kadersizdir! Talihsizdir! Sahipsizdir! Çünkü muhaliftir, asidir, eşitlikçidir. Bunu da beğensin beğenmesin aldığı göçe borçludur. Toroslar’da Yörükler’in, ovada gayrimüslim ve Araplar başta olmak üzere çeşitli halkların iç içe yaşadığı kent, yıllarca özellikle Doğu ve Güneydoğu’dan alınan göçler Mersin’in gençlerini oluşturmaktadır! Tüm bu halklar yaşadıkları haksızlıklardan dolayı mağduriyeti iliklerine kadar hissetmiş ve de nesilden nesile aktarmıştır. İşte bu yüzden Mersin verilen sözlerin, vaatlerin itibarına bakmaz, yapılan işe bakar! Hakka, hakkaniyete, eşitliğe, adalete güvenir!
Türkü, Kürdü, Arabı, Alevisi, Sünnisi, Çerkesi Mersin’de yan yana yaşar, öldüğünde birlikte gömülür ve haksızlığa hep birlikte karşı durur! Sahip olduğu kozmopolit ve sosyo-ekonomik yapı ile Mersin küçük Türkiye’dir. “Herkes gider Mersin’e sen gidersin tersine’ sözünün sahibidir Mersin! Bu şehirde yaşayanlar için; herkes ileri giderken Mersin tersine gittiği içindir bu söz! Bu nedenledir yıllardır iktidarın Mersin’de istediği hedeflere ulaşamaması. Siyasilerin sürekli kaygan bir zeminde kendine yer bulma çabasıyla belediye başkanlığından, muhtarlığa her yere aday olup en azından birini tutturma çabası.
Şimdi siz yıllarca ihmal ettiğiniz, verdiğiniz sözleri tutmadığınız, taleplerini tozlu raflarda beklettiğiniz, sorunlarına çözüm üretmediğiniz Mersin’in doğasını, tarihini, geleceğini ‘ülke menfaatleri’, ‘dışa bağımlılığın azaltılması;’, ‘daha çok kazanç’ nidaları ile elinden alıp bedel ödetmek istiyorsunuz. Çünkü Mersin size boyun eğmedi. Çünkü Mersin hakka, hakkaniyete baktı. Sorguladı! İstedi! İstediğin almadan, sizin istediğinizi vermedi!
İlk önce yeryüzü cenneti niteliğindeki el değmemiş koylara Akkuyu Nükleer Santrali ve beraberinde gelecek sanayi yatırımları peşkeş çekilmek istendi. Şimdi ise balık çiftlikleri ile ‘zaten nükleer santral gelince bitecek’ denilerek, bereketiyle binlerce yıldır Mersinlileri, ülkeyi, dünyayı doyuran toprakların geleceği karartılmak isteniyor! ‘senin açacağın bir dava ile mi duracak bu kodamanlar’ denilerek halkın direnişi kırılmak isteniyor. ‘bunlarla baş edilmez’ denilerek, yöre halkı yıldırılmak isteniyor!
Ama kazın ayağı öyle değil işte! Artvin’de, Nurhak’ta, Aliağa’da çevre zaferi yaşayanlar avukatlar çevreciler değil ey Mersin, o yerlerin insanları!
Antalya Finike'de taş ocaklarına karşı verdikleri mücadeleyle tanınan Ali Ulvi ve Aysin Büyüknohutçu çifti, 9 Mayıs Salı günü Kızılcık Yaylası'ndaki dağ evlerinde öldürüldü. Katil zanlısı Ali Yamuç, intihar etmeden önce koğuş arkadaşına, cinayet için bir mermer ocağıyla 1 milyon TL karşılığında anlaştığını anlattığı ortaya çıktı. Çevreci çiftin ölümü, direnişleri ile bu işi durdurabileceklerinin de göstergesi oldu!
Antalya’nın Kumluca İlçesi’ndeki Alakır Nehri’nin yakınında yaşan Tuğba Günal ve Birhan Erkutlu çifti, Alakır Nehri'ndeki HES'lere karşı verdikleri mücadeleyle tanındı. Onları yıldırmak isteyen Metamar/Dedegöl enerji şirketi çiftin, evlerinin de bulunduğu arazilerinin hemen yanındaki araziyi satın alarak çiftin arazisine giden su kaynağının yönü değiştirdi. Yetmedi çiftin evinin önüne kamera dahi yerleştirdi. Çift ise; sularının kesilmesine ses çıkarmayan, şahıslarına yönelik bunca tehdide karşı müdahalede bulunmayan bu sayede saldırıların kepazelik boyutlarına taşımalarına katkı sağlayan ilgili tüm devlet kurum ve kuruluşlarına selam yollayarak, mücadelede kararlı olduğunu açıkladı.
Velhasılıkelam demem o ki; senin açacağın bir dava ile vereceğin mücadele ile çok işler başarılabilir! Mersin’i sen kurtarabilirsin!