Mersin Ticaret ve Sanayi Odası (MTSO) 1 No’lu Meyve ve Sebzelerin İşlenmesi ve Ticareti Meslek Komitesi Başkanı Murat Arukaslan sektöre ilişkin değerlendirmeler yaptı. İlk olarak ihracatın artması adına rekabetçi yapının güçlenmesi gerektiğine değinen Arukaslan, şunları söyledi: “Türkiye’de ürettiğimiz birçok sebze ve meyvede son dönemlerde Avrupa ile rekabet edemez olduk. Çünkü Avrupa otomasyona geçti. Pırasayı, kirazı, çileği dahi makinelerle toplayarak işçilik maliyetlerini düşürdüler. Örneğin bir TIR pırasanın ekiminden TIR’a yüklenmesine kadar geçen sürede Türkiye’de 400 işçi görev alırken bir Avrupa ülkesi bu işlemi 4-5 kişilik ekiple tamamlayabiliyor. Bu da aramızda ciddi fiyat farkları doğuruyor. Dolayısıyla rekabet edemez duruma geldik. Aynı zamanda yalnızca işçilik maliyetini ortadan kaldırmayla kalmıyorlar hem ürün standardını yakalayabiliyor hem de firelerini azaltabiliyorlar. Bu da bizim ürünlerimizin tercih edilirliğini azaltan önemli etkenler arasında yer alıyor.”
Türkiye’nin de acil olarak Tarım 4.0’a geçmek için gerekli adımları atması gerektiğine dikkat çeken Arukaslan, işçiliğe dayalı çalışmadan doğan zararın önüne geçmek için tarımda makine alımlarının desteklenmesi gerektiğini söyledi.
“SEBZE, MEYVEYE DE DFİF VERİLMELİ”
Narenciyede makineleşmeye geçildiğini ve bu alanda rekabetin daha kolay olduğunu hatırlatan Murat Arukaslan şöyle konuştu: “Bir başka yöntem olarak yine narenciyede olduğu gibi sebze ve meyvenin desteklenmesiyle de rekabetçi yapımızı güçlendirebiliriz. Narenciyedeki Destekleme ve Fiyat İstikrar Fonu (DFİF) uygulaması sebze ve meyveye de getirilmeli. Sebze ve meyve üreticisi küçük arazilerde çalıştıkları için makineleşme sürecine geçmeleri oldukça zaman alacak gibi gözüküyor. Kısa vadede sonuç alınması için destek şart. En zor şartlarda çalışan üretici, sebze üreticisi. Narenciyede olduğu gibi destek alırsa özendirici olacaktır. Her ikisi de ihraç ürünü ve tercih edilen ürünler. Birisi desteklenirken diğeri üvey evlat olarak görülmemeli.”
“TÜRKİYE, YOL HARİTASINI BELİRLEMELİ”
Türkiye’nin tarımsal ihracatının artması için ihracat pazarlarıyla ilişkilerini iyi tutmasının önemine de değinen Murat Arukaslan, Türk mallarının tercih edilmeye devam etmesi gerektiğini vurguladı. Türkiye’nin tarımsal ürün ihracatını artırması için realist bir yol haritası belirlemesi gerektiğini kaydeden Arukaslan, bunun için yapılması gerekenleri ise şöyle özetledi: “Öncelikle bir strateji belirlenmeli. Bu strateji Pazar ve ürün grupları üzerine yapılmalı. Bizim Uzakdoğu’ya ya da Afrika pazarına tarımsal ürün gönderme planlarımızı gerek ürünün bozulabilir bir ürün olması gerekse de navlun maliyetlerinin yüksek olması nedeniyle gerçekçi bulmuyorum. Bu nedenle bizim hedef pazarlarımız yine Avrupa, özellikle de Kuzey Avrupa, Rusya ve komşu ülkelerimiz olmalı. Bu pazarların 10 yıl sonrası hedeflenmeli. 10 yıl sonra bu pazarlarda yetişemeyecek sebze ve meyveler ya da ağırlıklı olarak kullanacakları ürünler saptanmalı ve şimdiden kendimizi bu ürünlere hazırlayacağımız çalışmalar yapılmalı. Örneğin kuşkonmaz gibi makinelerle toplanması yakın zaman için mümkün olmayan, rekabetçi yapımızı koruyabileceğimiz ve o pazarlarda yoğun olarak tüketilen ürünlere yönelebilmeliyiz.”
“RUSYA PAZARINDAN KOPMAMALIYIZ”
Avrupa’nın yanı sıra Rusya’nın da Türkiye için büyük bir Pazar olmaya önümüzdeki süreçte de devam edeceğine inandığını dile getiren Arukaslan, “Mevcut durumda seralarda tarımsal üretime başlamış olabilirler ancak bu rantabl olmayacaktır. Çünkü serada yapılan üretim yalnızca doğalgaz ile ısıtmayla bitmiyor. Işık kalitesinden dalga boyuna kadar birçok parametre ürün kalitesini etkiliyor. Tüm bu iklim koşullarını sağlamak ise maliyetleri artıracak ve ürün maliyet dengesi sağlanamayacaktır. Bu nedenle seraya yönelik çalışmanın uzun soluklu olacağına inanmıyorum” dedi. Rusya pazarından Türkiye’nin hiçbir zaman kopmaması gerektiğini vurgulayan Arukaslan, “Rusya kendi ekolojisine uygun ürünleri üretmeye devam edecektir ama şunu rahatlıkla söyleyebilirim ki domatesi ithal etmeyi de sürdürecektir” ifadelerini kullandı.
“ÇKS, KURALINA GÖRE UYGULANMALI”
Konuşmasını Çiftçi Kayıt Sistemi’ne (ÇKS) değinerek sürdüren Murat Arukaslan, şu bilgileri verdi: “Bu sistem çiftçinin ürününü, kullandığı ilaçları kayıt altına almasını gerektiren oldukça önemli bir sistem. Ancak maalesef iç piyasaya verilen ürünlerde ÇKS aranmıyor. Yalnızca ihracata gidecek ürünler için soruluyor. Ülkemizde yetiştirilen ürünlerin yaklaşık yüzde 5’inin ihracata gittiği düşünülecek olursa birçok çiftçinin böyle bir kayıt tutmadığını, bizim de bu belgeleri bulmakta zorlandığımızı söyleyebilirim. Güzel bir fikir olarak doğan ÇKS, bugün ihracatçının önündeki bir engel olarak kalmıştır. Bu sisteme ya kuralına uygun olarak devam edilmelidir ki hem iç pazardaki tüketici ne yediğini bilsin hem de ihracatçı rahatlasın ya da sistemden vazgeçilmelidir.”
İl Tarım Müdürlüğü ihracata gidecek ürünlerden ÇKS istediği zaman bulamamaları nedeniyle iptaller yaşadıklarını anlatan Arukaslan, bu durumun ihracatı sekteye uğrattığını ve acil çözüm beklediklerini söyledi.
“KALINTI KONTROLÜNDE DENETİM ARTMALI”
Bir diğer sorunu ise kalıntı kontrollerinde yaşadıklarına değinen Arukaslan, bu konudaki denetimlerin de artması gerektiğini vurguladı. Ceza sisteminin güçlendirilmesi gerektiğine dikkat çeken Arukaslan, “Nasıl ki alkollü ya da ehliyetsiz araç kullanmaya çekiniyorsak kalıntılı ürün üretmeye de çekinmeliyiz. Çünkü trafik kontrolleri fazla ve cezalar sık uygulanıyor. Belki kalıntı için de ceza var ama kontroller yeterli olmadığı için bu sistem devreye girmiyor ve çekince de azalıyor” değerlendirmesini yaptı. En kısa sürede personel sayısının artırılarak denetimlerin sıklaştırılması gerektiğini anlatan Arukaslan, bunun yalnızca ihracat için değil halk sağlığı için de önemsenmesi gerektiğine değindi. (bülten)