BARIŞ ÇOBAN
Türk Tabipler Birliği’ni (TTB) yargı eliyle işlevsizleştirmeye yönelik, Merkez Konseyin görevden alınması talepli açılan ve 10 aydır süren davanın muhtemel karar duruşması öncesi tabip odaları sokağa çıktı.
30 Kasım 2023 Perşembe günü Ankara 31. Asliye Hukuk Mahkemesi’nde görülecek dava öncesi Mersin Tabip Odası da, Mersin Emek ve Demokrasi Platformunun desteğiyle bir basın açıklaması yaptı.
KISA SÜRELİ ERTELEME
Basın açıklamasını okuyan Dr. Özkan Özdemir, Türkiye'deki hukuksuzluklara ve meslek örgütünü hedef alan saldırılara karşı tepkilerini dile getirdi.
“TTB’yi yargı eliyle işlevsizleştirmek demokratik ortama müdahaledir. Hukuk dışı davana bir an önce geri çekilmelidir!” diyen Özdemir, “Türk Tabipleri Birliği Merkez Konsey (TTB-MK) üyelerinin görevden alınmasına yönelik davanın son duruşması 10 Kasım 2023’de görüldü. Yeni duruşma tarihi, 30 Kasım olarak belirlendi. Mahkeme hâkiminin usul ve belge eksikliğini gerekçe göstererek bu kadar kısa süreye ertelemesi olağan uygulamaların dışında olup karar duruşması olma ihtimalini yükseltmektedir.
“TTB; ANAYASAL GÜVENCESİ OLAN BİR MESLEK ÖRGÜTÜDÜR”
Hekimlik insanlık tarihi kadar eski olmasının yanında evrensel bir meslektir. Hekimliğin ilkeleri eski çağlara kadar gider, ama bir o kadar da günceldir. Savaşa, çatışmalara, insana zarar veren, insan eliyle gerçekleştirilen her türlü olağandışı duruma karşı durmak ve barış dilini kullanmak hekimlerin etik görevidir.
TTB; Anayasal güvencesi olan, 6023 sayılı yasa ile kurulmuş kamu kurumu niteliğinde hekimlerin örgütlü sesi, demokratik meslek örgütüdür. Anayasa Mahkemesi’nin kararlarında vurguladığı gibi, kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşlarının işlevi sadece meslektaşlar arasındaki ilişkileri düzenlemekle sınırlı değildir. Bu kuruluşlara çoğulcu demokratik ortamın gelişimine ilişkin rollerinin önemi nedeniyle kamusal nitelik kazandırılmıştır.
“ÖRGÜTÜMÜZÜN EN ÖNEMLİ GÜCÜ VE DAYANAĞI HEKİMLER VE ONLARIN MESLEK ÖRGÜTÜ TABİP ODALARIDIR”
TTB kanunu madde 3’te yer alan ‘amaç dışı faaliyet’ vurgusu 12 Eylül darbesi sonucu getirilmiş meslek örgütlerini zapturapt altına almayı hedefleyen, otoriter, tekçi bir korporatizm anlayışının yansımalarıdır. TTB yöneticileri 12 Eylül’den bu yana birçok hukuk dışı uygulamalardan nasibini almış, değişik dönemlerde yaptıkları açıklamalar nedeniyle yargılanmışlardır. 1985’de dönemin TTB Başkanı Nusret Fişek’in ‘ölüm cezası hekimlik mesleği ile bağdaşmaz’, 2001 TTB-Yüksek Onur Kurulu’nun ‘bilinci açık olan bir açlık grevcisinin zorla beslenmesi uluslararası hekimlik değerlerine aykırıdır’, 2018 yılında dönemin TTB-Merkez Konseyi tarafından ‘Savaş bir halk sağlığı sorunudur’ açıklamaları bunlara örnektir. Bu tarihi yargılanmalarda TTB; barışı, demokrasiyi, sağlıklı yaşam hakkını, mesleğin evrensel etik değerlerini savunarak bu davaların hukuksuzluğunu ortaya çıkarmışlardır. TTB ve örgütsel bütünlüğü bu hukuk dışı baskı süreçlerini her daim dayanışma ve mücadele ile aşmıştır. Dün olduğu gibi bugün de tüm bu süreçlerde örgütümüzün en önemli gücü ve dayanağı hekimler ve onların meslek örgütü tabip odalarıdır. Bizlerle birlikte dayanışma gösteren emek ve demokrasi güçlerine müteşekkiriz” dedi.
“SOMUT HİÇ BİR BELGE YOK”
30 Kasım’da görülecek davanın TTB’nin maruz kaldığı tarihi davalardan bir tanesi olduğunu dile getiren Dr. Özdemir, TTB Başkanı’nın Adli Tıp Uzmanı olarak yaptığı açıklamalar bahane edilerek, somut hiçbir belge olmadan, tüm TTB-MK üyeleri görevden alınmak istendiğini belirtti. “Bu durum TTB örgütsel bütünlüğüne ve seçimle oluşan yapısına müdahale anlamına gelmektedir” diyen Dr. Özkan Özdemir, “Hukuki yönü olmayan bu davanın amacı; kamuoyu önünde hekimlerin örgütlü gücü TTB’yi itibarsızlaştırma, suçlu ilan etmek için algı yaratma ve yargı eliyle TTB’yi dizayn etmektir. Siyasi otorite, muhalif gördüğü kişi, kurum ve kuruluşlara sıklıkla yargı eliyle bu yöntemi uygulamaktadır. Hatta beğenmediği yargı kararları üzerinden yüksek yargı organlarını birbiriyle karşı karşıya getirmektedir. Bütün bunlar toplumun yargıya güvenini azaltmakta, kamuoyu vicdanında adalet duygusunu zedelemektedir. Bu davanın bir an önce geri çekilmesi, TTB’nin demokratik yönetsel mekanizmalarına müdahalenin son bulmasını talep ediyor ve meslek örgütümüze sahip çıkıyoruz” diye konuştu.
“TTB’NİN ÖRGÜTSEL BÜTÜNLÜĞÜNE YAPILAN MÜDAHALEYİ KABUL ETMİYORUZ!”
Daha sonra ise Mersin Tabip Odası Başkanı Dr. Nasır Nesanır da, bir açıklama yaptı. Nesanır, 43 Tabip Odasının yaptığı ortak açıklamayı okuyarak, “Türk Tabipleri Birliği örgütsel bütünlüğüne yapılan müdahaleyi kabul etmiyoruz!” dedi.
Hukuksal açıdan hiçbir karşılığı ve dayanağı olmayan davanın, buna rağmen yaklaşık bir yıldır devam etiğini belirten Nesanır, “Anayasa’dan gücünü alan 70 yıllık meslek örgütünü, kendi denetim mekanizmasının ötesinde somut olmayan gerekçelerle ve son dönemde sıkça başvurulan yargı eliyle etkisizleştirme ve suçlu göstermeye çalışma uygulamasını kabul etmiyoruz. Bizler, aşağıda imzası olan tabip odaları olarak, Türk Tabipleri Birliği’nin seçimle gelmiş Merkez Konseyi üyelerinin görevden alma davasının bir an önce geri çekilmesini, TTB ve tabip odalarının yönetsel süreçlerine müdahalenin son bulmasını talep ediyoruz” dedi.