Projenin başındaki Prof. Dr. Aynur Özge, “Bir hayal gerçek oluyor” diyerek, merkezin inşası süresinde yüzlerce üyeye sahip bir aile olduklarını, hatta farklı ülkelerden dahi destek aldıklarını açıkladı.
Hediye Eroğlu
Yenişehir Belediyesi tarafından bağışlanan ve İçişleri Bakanlığı tarafından proje adına tahsis edilen 3 bin 500 metrekarelik arsada bin metrekare 2 oturumla toplam 4 bin metrekare kapalı kullanım alanı olacak şekilde hayata geçen Yaşlı Yaşam Merkezi’nde sona yaklaşıldı.
Projenin başındaki isim olan Türkiye Alzheimer Derneği Mersin Şube Başkanı Prof. Dr. Aynur Özge olup, proje tasarımı mimar Aşkın Hızman tarafından ücretsiz olarak yapıldı. Daha nice adı sayılamayacak hayırsever ve gönüllü, “Az veren candan çok veren maldan” deyimi misali el vererek merkezin bugünlere ulaşmasını itmesini sağladı.
Tüm bu süreci gazetemiz değerlendiren Prof. Dr. Aynur Özge, ayrıca çağımızın en önemli hastalığı alzheimer ile ilgili bilinmeyenleri de okurlarımız için anlattı.
Alzheimere karşı “Sağlıklı yaşlanma” uyarısı yapan Özge, huy değişimlerinin de alzheimerin habercisi olabileceğinin altını çizdi.
ALZHEMİRİ; TANIMIYOR, KABULLENEMİYORUZ!
SORU: Öncelikle sizi tanıyalım, Aynur Özge kimdir?
A. ÖZGE: Mersin Üniversitesi Tıp Fakültesinde Nöroloji öğretim görevlisi olarak çalışıyorum. Aynı zamanda sosyal sorumluluk adına 2006’dan beri kurucu üyesi olduğum 2011 yılında ise başkanı olduğum Alzheimer Derneği Mersin Şubesi adına, halkımız için çalışıyorum. Elimizden geldiği kadar yaratıcı projelerle farklı ortamlarda yaşlılık ve alzheimer kavramı ve toplumsal birlikteliğe vurgu yapmaya çalışıyoruz.
SORU: Toplumumuz sağlıklı yaşlanma ile ilgili bilinçli mi? Çağımızın en önemli hastalıklarından biri olan alzheimer nedir?
A. ÖZGE: Alzheimer hastalığı; tıpta demans adı verilen, halk arasında ise bunama olarak bilinen bir hastalıktır. Hastalık; beynin başta hafıza merkezi olmak üzere tüm hücrelerini kontrol edilemeyen ölümcül bir yıkıma sürüklemektedir. Hücreler arası bağlantının kopması neticesinde insanların unuttuğu, hatırlayamadığı, doğru kararlar vermediği bir durum oluşmaktadır. Ve ne yazık ki bu hastalık özel ve ilerleyen bir hastalıktır.
Bu hastalığı anlamaktan ziyade tanıyamıyoruz. Bu anlamda farkındalık çalışmaları çok önemli. İşte biz de bu amaçla 2006’dan alzheimeri tanıtmak, farkındalık yaratmak için çalışıyoruz.
Bilinç oluşmamasındaki en önemli sorun, ‘Yaşlandı, unutması normaldir, bende unutuyorum, ne var canım bir günde yolu şaşırmışsa, zaten o günde tansiyonu çıkmıştı’ gibi yaklaşımlardır.
Böyle gündelik bahaneler bularak, çözüme ulaşamıyoruz. Yani aslında konduramıyoruz.
Özellikle birçok hasta yakını; ‘Benim annemin/babamın aklı dünyalara yeterdi. Siz nasıl benim annemin alzheimer olduğunu söylersiniz, küçük bir unutma ne olacak’ tepkisi ile hastalığı kabullenmekte zorlanıyor.
Yani bizim en büyük sıkıntımız burada; toplumsal farkındalık ve kabullenme!...
Yaptığımız tüm işlerin temel noktası; insanlara yaşla gelen unutkanlığın yaşla gelen muhakeme probleminin, yaşla gelen huy değişikliklerinin alzheimerin habercisi olabileceğini anlatmak.
Bir insan belli bir yaştan sonra yaşıtlarınınkinden, farklı durum sergiliyor, her zaman unuttuğundan daha farklı bir unutkanlık, her zamanki davranışlarında daha değişik hareketler sergiliyorsa bu yakınlarında mutlaka bir ünlem ya da soru işareti bırakmalıdır.
Tüm bunları tıbbi bir nedeni olup olmadığını anlamak için muhakkak bir uzmana götürüp araştırmak gerekmektedir.
Altından çok basit şeylerde çıkabilir ama siz bunu bilmezsiniz, iş kontrolsüz, çok kötü bir noktaya gelebilir.
HİÇ EVLENMEMİŞ, SOSYAL ORTAMI, İŞİNDEN BAŞKA UĞRAŞI OLMAYAN, YALNIZ YAŞAYAN ERKEKLER DİKKAT!
SORU: Alzheimere karşı ne yapmamız lazım? Ne gibi önlemler alabiliriz?
A. ÖZGE: Hepimizin alzheimer olma riski aynı değil. Ailemizde böyle bir vakanın olması bizim; alzheimer olmamız riskini yüzde 5-10 arttırmaktadır. Ayrıca bazılarımız daha riskli genlerle doğuyoruz. Bir de bizim tespit ettiğimiz bazı riskli genler var. Kişinin bunları taşıyıp taşımadığı da önemli. Bu genleri taşımak daha genç yaşta alzheimere yakalanma riskinizi arttırıyor. Veya alzheimer olduğunuzda daha hızlı bir seyir gösterebiliyorsunuz.
Ancak 20 yıllık hekimlik hayatımda en fazla hastalık teşhisi koyduğum grup; hiç evlenmemiş, sosyal ortamı, işinden başka uğraşı olmayan, yalnız yaşayan erkek hastalar oldu. Bunlar benim kabusum. Çünkü genellikle teşhis koyduğumda geç kalınmış oluyor. Ayrıca tedavide onlara yardım edebilecek yeterli sosyal çevre olmuyor ve hastalık çok hızlı ilerliyor.
İŞTE ALZHEİMERDEN KORUNMANIN FORMÜLÜ!
Alzheimer olmamak için; Küçük yaştan itibaren çok yönlü bir eğitim almak gerekiyor. Damar sertliği konusunda çok dikkatli olmalı, sigarayı içmemeli, içiyorsak da genç yaşta bırakmalıyız. Çünkü 80 yaşından sonra bıraktığınız sigara sizi korumaz. Şeker hastasıysak erken yaşta bunu kontrol altına almalıyız. Tansiyon problemimiz varsa zamanında kontrol etmeliyiz. Diyet ve egzersizlerimizi ihmal etmemeliyiz. Kolesterol problemimiz varsa dikkat etmeliyiz. Günlük yarım saat egzersiz yapmalı, doğru beslenmeliyiz. Deniz mahsullerinin, sebze meyvenin asla katı yağların olmadığı bir beslenme tercih etmeliyiz. Bunun yanında mutlaka bol bol su içmeliyiz. Doktorunuz aksi bir şey söylemediyse günde bir yada iki tane soda için. Ve bunları bir yaşam biçimi haline getirin. Bunlar bir ilaç reçetesi değil, doğru yaşamın formülüdür. Sizlere, ‘Mucizevi formül’ diye sunulan şeylere itibar etmeyin. Unutmayalım ki, her şeyin fazlası zarar.
UNUTKANLIK ALZHEİMER DEĞİL!
SORU: Alzheimer teşhisi konulduğunda hasta yakını ve hastanın neler yapması gerekiyor?
A. ÖZGE: Alzheimer; kişinin kendi durumunu muhakeme ve değerlendirme yeteneğine zarar veren bir hastalık. Dolayısıyla insanlar bize ‘ben unutuyorum bir sorun var mı?’ diye geliyorlar. Biz de bu kaygıların bir anlamı olup olmadığını anlamak için önemli bir zaman ayırıyor ve çok emek sarf ediyoruz. Ama insanlar genellikle çoğu zaman insanlar yakınları tarafından getiriliyor. Hastalar; ‘Benim bir şeyim yok eşim zorladı gelmemiz için’ derken, yakınları; ‘Çok titiz bir insandı. Biz hayatta hiç kimseye borçlu kalmazdık ve her şeyi çok güzel programlardı. Ama artık elektrik faturalarını ödedim zannediyor ama ödemiyor. Elektriğimiz iki def kesmeye geldiler. Bir program yapıyoruz eve geldiğimizde başka bir program yapmış oluyor. Söylediğimde ‘hayır söylemiş olsan unutur muyum?’ diye evde kavga çıkıyor. Öte yandan eskiden çok beyefendi biriydi ama artık anlamsız şekilde çıkışları oluyor. Bizi kıracak şeyler söylüyor. Gece kalkıp geziniyor. Takıntıları başladı, biz buna ikna edemiyoruz. Geç olmadan ne olduğunu anlayalım’ diyor.
Tüm verileri ayıklıyor ve sonunda bu olayların toplamının alzheimeri işaret edip etmediğine kara vererek, teşhisi neticelendiriyoruz.
Alzheimer; ak ve kara gibi bir hastalık değil, grinin tonlarında seyreden bir hastalık. En yakınlarını bile tanımayan, en basit fiziksel aktiviteleri yapamayan birini herkes tanır zaten. Ama biz bu grinin tonlarında ilerliyoruz. Evet bu araç günün birinde duvara toslayacak ama ne kadar düşük viteste, ne kadar az tahribat yaratarak duvara çarparsa zarar da o kadar az olur.
Bizim hastalarımız ve hasta yakınlarımız en çok 3. Kişilerden zarar görüyor. Çünkü çok kolay yargılanabiliyoruz. İşte bunu değiştirmek için de şuanda Mavi Dalga Projesi’ni yürütüyoruz. Tüm dünyada yürütülen ‘Demans Dostları’ adlı projenin devamı niteliğinde bu projenin Türkiye ayağını biz de Mersin’de çok aktif bir şekilde hayata geçirdik. Hatta Türkiye’deki şubelere liderlik edebilecek bir hızla projeyi götürüyoruz.
MAVİ DALGA İLE ALZHEİMER HASTALARINA İADEİ İTİBAR
SORU: Peki nedir bu Mavi Dalga?
A. ÖZGE: Mavi Dalga; alzheimer hastalığını anlatmak ve tanıtmak için yaptığımız bir çalışma. Proje ile alzheimerin bir beyin hastalığı olduğunu, alzheimer hastalığının kişilerin bireysel tercihleri olmadığını, bu hastalıkta erken teşhisinin önemli olduğunu ve tedaviyle hastalığın belirtilerinin yavaşlatıp hafifletilebileceğini, hasta yakınlarının yükünün azaltılabileceğini, her insanın bu hastaların itibarlı ve onurlu yaşayabilmeleri için yapabileceği bir sorumluluğunun olduğuna dikkat çekiyoruz.
ALZHEİMER BİLGİLENDİRME EKİBİNİ, ÇAĞIRIN GELSİNLER!
SORU: Nerelerde uygulanabilir bu proje?
A.ÖZGER: Bu proje her yerde uygulanabilir. Örneğin biz belediyelerde, kamu kurum ve kuruluşlarında, özel şirketlerde, okullarda, apartman toplantılarında, STK’ların toplantılarında uyguluyoruz. Mersin’de aktif olarak çalışan 20 kişilik ekibimiz; isteyen herkese ulaşıp, 20 dakikalık eğitim veriyor.
Bu eğitimi almak isteyenler: Türkiye Alzheimer Derneği Mersin Şubesi’ne 0538 516 69 99 numaralı telefondan ulaşarak, bizimle iletişime geçebilirler.
Böylece insanlar bir başkasının erken teşhis almasına yardımcı olabilir. Bu eğitimlerin yeri, zamanı ve koşulu yok. Her yerde, her zaman, her koşulda insanları doğru yaşlanma, doğru yaşama, saygın yaşlanma, saygın bunama ilkesiyle hareket etmeye yönlendirebiliriz.
2006’DAN BERİ HAYALLAR KURUYORUZ…
SORU: Türkiye’de bir ilk olan ‘Yaşlı Yaşam Merkezi’ projesi var. Sizden biraz projeyle ilgili bilgi alalım. Şuan ne aşamadayız?
A.ÖZGE: Biz 2006’dan beri hayaller kuruyoruz. Adım adım hayallerimize ulaşmaya çalışıyoruz. Bu arada yüzlerce üyesi olan bir aile olduk. Farklı şehirlerden hatta farklı ülkelerden destekçiler bu ailenin göz bebeği olan ‘Yaşlı Yaşam Merkezi’ projesine katkı sağladılar. Merkez; 2009 yılında Yenişehir Belediyesi’nin bize tahsis ettiği 3 bin 500 metrekare alan üzerinde kuruluyor. Merkezimiz aslında; 4 ayrı birimden oluşan bir kompleks.
Birinci bölüm Aktif Yaşlanma Birimi. Şuan Tarsus ve Mezitli’de aktif olarak kullanılan Aktif Yaşlanma Birimi’nde alzheimer hastaları sosyalleşebilecek, çeşitli etkinliklere katılabilecek.
İkinci birimimiz Gündüz Bakım Evi. Bir tür kreş misali, büyüklerimizi sabah evinden servisle alıp burada hemşire, psikolog, yaşlı bakım teknisyeni gözetiminde birçok etkinlik yaparak yemeklerini yiyip, ilaçlarını aldıkları, yalnız olmadıklarını hissettikleri ve akşam saatlerinde yine evlerinde olmalarını sağlayacak bir birim.
Üçüncü birimimiz de Sürekli Bakım Merkezi. Bu merkezde ise büyüklerimize 24 saat bakım verecek, onlara yalnız olmadıklarını hissettireceğimiz yer hizmet verilecek. Buna birçok ailenin ihtiyacı var. Çünkü alzheimer hastasına bakmak 7-24 mesai ister. Ne kadar değer verin, ne kadar sevin, ne kadar maddi imkânınız olursa olsun, çok çaresiz kaldığınız anlar olabiliyor. Bu yüzden böyle bir bakım merkezine herkesin ihtiyacı var.
Randevu sistemi ile ister belli bir süre istenirse de devamlı olarak hastaları bu merkezde ağırlayabileceğiz.
Dördüncü birimimiz ise Evde Bakım Hizmeti. Evde bakılan hastalara eğitimli personellerimizi gönderecek, kurumumuz güvencesi ile ihtiyaçlarına göre hizmet verilmesini sağlayacağız.
TUĞLA DUVARI SİZİ BEKLİYOR
SORU: Peki, bu merkez ne zaman hayata geçecek?
A.ÖZGE: Yenişehir Belediyesi bize arsamızı verdi. Ancak bu binalar kendi kendine yapılmıyor. Bize bu yolda ilk günden itibaren inanan güvenen insanlarımız, hayırsever kişiler, iş adamlarımız, odalarımız, sivil toplum kuruluşlarımız birçok insan bize destek oldu ve binamızın yüzde 80’ini tamamladık. Şimdi kalan yüzde 20’lik kısmı tamamlamaya çalışıyor, yardım toplamaya devam ediyoruz.
Merkezin inşaatı sürecinde başlattığımız ‘Bir Tuğlada Sen Koy’ kampanyamız halen sürüyor. 500 TL veren hayırseverlerimizin isimlerini binanın içerisinde bulanan Tuğla Duvarı’nda ismini paylaşıyoruz. İnsanlar büyüklerinin isimlerini, ailelerini, evlilik yıl dönümleri veya doğum günlerini burada yaşatabiliyorlar.
EN ÖNEMLİ NEDEN SEVGİSİZLİK OLABİLİR..
SORU: Son olarak neler söylemek istersiniz?
A. ÖZGE: En önemli şey; hepimizin bir arada olmamız, insan olma çabamız olmalıdır. Bizim yeniden birbirimizi tanımaya ihtiyacımız var. Bizde bunu her fırsatta yapmaya çalışıyoruz. Çünkü beklide alzheimer olmamak için en önemli ilaç yeterince sevgi görmek olabilir.