Seyit Rıza ve arkadaşlarının idam edilişlerinin 81’inci yıldönümünde bölgede yaşanan faili meçhul cinayetlerle ilişkin adalet çağrısı yapan Mersin Dersimliler Derneği Başkanı Hasan Tanrıkut, “Bu katliam tesellisi olmayan bir yaradır ve kanamaya devam etmektedir” dedi.
Mehmet Nabi Batuk
Seyit Rıza ve arkadaşlarının idam edilişlerinin 81’inci yıldönümünde Mersin Gazeteciler Cemiyeti’nde basın toplantısı düzenleyen Mersin Dersimliler Derneği üyeleri, eski ismiyle Dersim yeni ismiyle Tunceli’de 1937 – 1938 yılları arasında yaşanan şiddet olaylarını ve faili meçhul cinayetleri kınadı. Dönemin hükümetini soykırım ve katliam yapmakla suçlayan Mersin Dersimliler Derneği Başkanı Hasan Tanrıkut, “Dersim de toplumunun ileri gelenleri 1935'de TBMM de çıkarılan Tunceli Kanunuyla tutuklanarak, sonucu önceden belli olan sözde yargılamadan sonra Elâzığ Buğday meydanında asılarak idam edildiler. Yine aynı tarihlerde kurşunlanan, süngülenen, bombalanan, uçurumlardan atılan, yakılan, zehirlenen, mezarları bile belli olmayan, sürgün edilen on binlerce mazlum insanımızın acılı hatıralarını yüreğimizin derinliğinde hissediyoruz. Bu katliam insanlarımızın belleğinde en ağırlıklı yerini tutarak yüreklerimizde tesellisi olmayan ve kabul edilemez olan bir yaradır, bu yara hala kanamaya devam etmektedir” dedi. “TÜM İNSANLIĞA KARŞI SUÇ İŞLENDİ”
Dönemin hükümetinin idamların ardından bölgede yaşayan insanlara karşı bir soykırım programı başlattığını söyleyen Tanrıkut, “Ulus yaratıcı Türkî iradenin en yetkin ideolojik formu olarak dönemin sistem temsilcileri ve onların faşist aygıtlarınca Dersim'in yaşam kaynakları insanı ile birlikte yerinde ve sonsuza kadar etkisiz kılınmak kaydıyla ateşe verilmiştir. Ele geçirilenler göçertilmiş ve topraklarına dönüşleri yine kanunla yasaklanmıştır. Çocuklar, bilhassa da kız çocukları ailelerden kopartılarak başta subay olmak üzere çeşitli ailelere ataerkil, ganimetçi Türk geleneklerine uygun olarak pay edilmişlerdir. Mağaralara sığınan kadın ve çocukların zehirli gazlarla katledilmesinin yanı sıra köylerinden toplanan masum insanlar ayırımsız kurşuna dizilmiş veya uçurumlardan atılmışlardır. Faşizmin kin ve kanla beslenen öfkesi saldırganlıkta sınır tanımamış, sadece Dersim'e karşı değil aynı zamanda tüm insanlığa karşı suç işlemiştir” diye konuştu. SORUMLULAR HESAP VERMELİ
O dönemde yaşanan faili meçhul cinayetlerde sorumluluğu bulunan tüm kişilerin teşhir edilerek, adalet önüne çıkarılması çağrısı yağan Tanrıkut, şunları söyledi: “İnsanlığa karşı işlenmiş bir suç olarak gördüğümüz soykırıma karşı yapılacak çalışmalara dair girişim ve çalışmalar, bu suçun kurbanı olmuş halkın rıza ve onayıyla yapılmalıdır. Dersim'in acılarına ve insanlığa sahip çıkmak adına genel, katılımcı ve demokratik halk iradesi ortaya çıkarılmalıdır. Bu iradenin oluşturulma sürecini beklemeden, halk iradesini hiçe sayan, bireyci-popülist-reklamcı anlayışlara itibar edilmemelidir.” “COĞRAFYAMIZIN, DİLLERİMİZİN VE İNANCIMIZIN ÜZERİNDEKİ ZULÜM SONA ERSİN”
Sözlerinin sonunda taleplerini sıralayan Tanrıkut, şöyle konuştu: “Dersim” ismi iade edilsin. Dersim halkından özür dilensin. Arşivler açılarak; sürgünler, kayıplar ve evlatlık alınan çocukların listesi açıklansın. Seyit Rıza ve arkadaşlarının mezar yerleri açıklansın. Coğrafyamızın, dillerimizin ve Alevi inancımızın üzerindeki zulüm politikalarına son verilsin. Munzur’daki baraj projeleri iptal edilsin. Zorunlu din dersleri ile ilgili verilen AHİM kararları hiçbir tartışmaya meydan verilmeden derhal uygulanmalıdır. * İlimizin ekonomik yapısına balta vuran Özel güvenlik bölgesi uygulamalarına derhal ve bir daha söz konusu edilmeden son verilmelidir.