Ülke seçim sürecine girmişken iş dünyası; sorunlarına ilişkin çözüm için ses yükselteme çalışıyor. Mersin Ticaret ve Sanayi Odası (MTSO) Yönetim Kurulu Başkanı Ayhan Kızıltan, konuyla ilgili yaptığı yazılı açıklamada, iş dünyası olarak her sıkıntının içinde bir çıkış yolu bulmaya çalışan, umudunu asla kaybetmeyen bir camia olduklarını söyledi. “Ekonominin bir parçası iseniz, özellikle de küresel ekonominin ayrılmaz bir parçası iseniz önünüzde dümdüz yollar, güzel otobanlar, güllük gülistanlık bahçeler olmadığını bilirsiniz” diyen Kızıltan, bundan dolayı her sıkıntı karşısında hemen pes eden bir camia olmadıklarını vurguladı.
“Ancak, ekonomide bazı sıkıntılı dönemler var ki, gerçekten tek başına mücadele yetmez” diyen Kızıltan, “Her şeyin, birçok olumsuzluğun üst üste geldiği nadir dönemler vardır ki işte tam böyle bir geçiş dönemindeyiz. Geçiş diyorum çünkü her zamanki umut dolu felsefemizle el birliği ile bunu da aşacağımıza inanıyorum.
“İSTİKRARSIZLAŞAN BÖLGEDE OLUŞAN ÖRGÜTLERİN YARATTIĞI TEHDİT BİZE TERÖR OLARAK YANSIDI”
Evet, üst üste gelen sıkıntılar derken bildiğiniz konuları bir kez daha hatırlatmak isterim. Dünya 2008-09’da tarihin belki en büyük ve etkileri anlamında en uzun finans krizini yaşadı. Her büyük ekonomik kriz gibi bu krizin de sosyal ve siyasal sonuçlar doğurmaması beklenemezdi. Ve Amerika’da üretim durdu, işsizlik arttı. Ardından Avrupa Birliği’nde ekonomik krizler patladı. Bazı ülkeler neredeyse iflasını ilan etti. Küresel ekonomi daraldı. Yani, ülkelerin kazançları azaldı. Çin bile küçüldü. Çok geçmeden Arap Baharı ile beklenen toplumsal kaos patladı. Arap Baharına kadar Türkiye bu krize en çok dayanan ülke idi ve kendimizi iyi korumuştuk. Ancak, en büyük pazarlarımızın olduğu Orta Doğu, Körfez ülkeleri ve Kuzey Afrika’daki olumsuz gelişmeler bizi doğrudan etkiledi. İhracatımızı etkiledi, pazarlara ulaşımımızı etkiledi…
Tüm bunların ardından Suriye’deki sorunun bir iç savaşa dönüşmesi ve mülteci akını ile sıkıntı bizim için daha da büyüdü. İstikrarsızlaşan bölgede oluşan örgütlerin yarattığı tehdit bize terör olarak yansıdı. Yani, ekonominin yanı sıra bir de toplumsal gerilimler ve huzursuzluklar buna eklendi. Bir dönem Rusya ile gerilen durum. Ve ardından gelen 15 Temmuz hain darbe teşebbüsü… Ve bunun devamı olan küresel güçlerin ekonomik spekülasyon ve manipülasyonlarla Türkiye ekonomisini yıkma teşebbüsleri. Döviz oyunları ve kredi derecelendirme kuruluşlarının emir ve talimatla verdikleri siyasi içerikli olumsuz notlar. Ve bu arada hala 2008 yılındaki ekonomik hacmi yakalayamayan bir dünya ekonomisi. İşte tüm bunlar arasında ayakta kalma mücadelesi veren bir iş dünyası. Her şeye rağmen üretmeye, istihdam etmeye ve ihracat yapmaya çalışan bir iş dünyası” diye konuştu.
“ARTIK GERÇEK SORUNLARIMIZA ODAKLANMALIYIZ”
Ancak, iş dünyası olarak sürekli ifade ettikleri; “Artık kendi gerçek sorunlarımıza odaklanmalıyız” söyleminin yeniden altını çizen Başkan Ayhan Kızıltan, özellikle ticaret ve sanayi odaları gibi siyaset üstü kurumlar olarak bu sorunları yapıcı ve çözüm odaklı olarak gündem yapmaya devam etmeleri gerektiğini bildirdi. “Özellikle üst çatı kuruluşumuz olan Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) aracılığıyla, iş dünyansın getirdiği etkin çözümlere kulak verildikçe ortaya gerçekten doğru reformlar çıkıyor” diyen Kızıltan, açıklamasını şöyle sürdürdü; “Çünkü TOBB demek sorunlara realist ve çözüm odaklı yaklaşım demektir. Sonunda TOBB demek bir buçuk milyon Türk iş dünyasının, memleketin üreten, istihdam yaratan, emek veren bir camianın sesi demektir.
“ÖNCELİĞİMİZ; ÜRETİM”
Peki, nedir bu gerçek sorunlarımız? Ülkemizin birinci önceliği üretimdir. Doğal kaynak anlamında olağan üstü zenginliği olmayan ülkemizin tek zenginlik kaynağı üretmekten geçer. Üretmeyen bir Türkiye kalkınamaz. Ancak sadece üretmek yetmez. Katma değerli üretim yapmak gerekir. Bire imal edip ikiye satarak ve işin düşük teknolojili üretimle hamallığını yaparak bir yere varamayız. İhracatın içindeki yüksek ithal girdilerle para kazanamayız. Daha önce ifade ettiğimiz gibi hükümetin yerlileştirme politikası doğrudur ama KOBİ’lere daha etkin yayıldıkça cari açık daha da kapanacaktır. Yüksek teknolojili üretimi ekonomiye entegre etmek zorundayız. Ve eğer devletimiz bir destek verecekse bu konuda uzun vadeli bir destek stratejisini özel sektörle el ele hazırlamalıdır. Bu anlamda başlatılan proje bazlı teşvikler de doğru bir adımdır. Ekonomisi Küçük ve Orta Ölçekli KOBİ’lere dayan Türkiye’nin dünyanın gelişmiş ülkelerinin yüksek teknolojili üretimine rakip olması tek başına sınırlı kaynakları olan KOBİ’lere bırakılamaz. Uzun vadeli bir yüksek teknolojili üretim ve KOBİ’lerin sanayi 4.0 strateji belgesi hazırlanmalıdır. İmalat sanayinin milli gelir içindeki payı azalmamalıdır. Üretimde rant yaratılmalı, sanayici müteahhit yapılmamalı, en zor oluşan girişimci profili olan sanayicilerin yok olmasına, sektörden çıkmasına izin verilmemelidir. Çünkü üretim, küçük zümrelere değil, büyük çoğunluklara refah getirir.
“SANAYİ 4.0 VİZYONU İHRACATTA UYGULANMALI”
İkinci en önemli sorunumuz ise ihracattır. 2017 sonu ve 2018 başında umut veren yükselişler var. Hedefimizin gerisinde olsa da küçümsenmemelidir. Aylık 15 milyar dolar gibi bir sınırda takıldık kaldık. 500 milyar hedeften bu noktaya geldik. Nedenler çok, yukarıda da vurguladık. Ama bu olumsuz nedenlerden dolayı pes mi edeceğiz? Üretmek önemli ama ürettiğini satmak daha önemli. Sanayi 4.0’ın vizyonu mutlaka ihracat sektöründe uygulanmalıdır. E-ihracat, e-ticaret, yeni pazarlara yeni modellerle gitmek… İhracat cari açığın kapanması ve zenginlik demek. 2018 bizce bir ihracat seferberliği yılı olmalıdır. Ama iyi niyetlerle ihracat olmaz bunun alt yapısı, destek modeli özel sektörle iyi konuşulmalıdır. Özel sektörün dinamizmi iyi kullanılmalıdır.
“İNSANIMIZI İHTİYACA YÖNELİK EĞİTMELİYİZ”
Üçüncü önemli konu ise sosyal huzur meselemiz olan istihdamdır. Elbette bunun da temeli doğru mesleki eğitimdir. İnsanımızı ekonomimizin gerçek ihtiyaçlarına göre eğitmek, ara eleman, vasıflı insan kaynağı sorununu çözmek istihdamın temel çözümlerindendir. TOBB, Çalışma Bakanlığı ve Milli Eğitim Bakanlığı üçlüsünün başarı ile uyguladığı, TOBB Başkanımız sayın Rifat Hisarcıklıoğlu’nun gerçekten sahip çıktığı Uzmanlaşmış Meslek Edindirme Merkezleri (UMEM) Projesi yeniden canlandırılmalıdır. İş dünyasına istihdam anlamında destekler verilmektedir. Öncelikle kayıt dışının veya sigortasız işçinin en çok bulunduğu sektörlerden başlayarak bu seferberliğe hepimizi destek olmak zorundayız. Günü kurtaran değil uzun vadeli politikalara ihtiyaç var diyoruz. Üretim, ihracat ve istihdam hem sorunumuz hem de derdimizin devasıdır. 2018’de bu üç konuya odaklanırsak hem refahı, hem sosyal huzuru yakalarız”.