SURİYELİLER SOSYAL PATLAMAYA NEDEN OLABİLİR! | Mersin Haberci Gazetesi
     
 
 
 
 
 

SURİYELİLER SOSYAL PATLAMAYA NEDEN OLABİLİR!


 

Suriyeli mültecilerin yaratacağı sosyal patlamaya karşı entegrasyon için harekete geçen İGAM, gazeteciler, STK’lar ve akademisyenleri “Mülteci Hakları için Medya ve Sivil Toplum İş Birliği Projesi”nde buluşturdu.

HEDİYE EROĞLU

İltica ve Göç Araştırmaları Merkezi’nin (İGAM) gazeteciler cemiyetleri ortakları ile Avrupa Birliği (AB) destekli yürütülen ve ilki Hatay’da yapılan “Mülteci Hakları için Medya ve Sivil Toplum İş Birliği Projesi”nin ikincisi Adana’da yapıldı. 
Bir otelde düzenlenen toplantıya; Adana Belediyesi Dış İlişkiler Şube Müdürü Çağrı Ünüvar, Türkiye Gazeteciler Cemiyeti Genel Başkanı Nazmi Bilgin, Adana Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Cafer Esendemir, Mersin Gazeteciler Cemiyeti Başkanvekili Ali Ekber Şen, İGAM Başkanı Metin Çorabatır, Adana ve Mersin’den gazeteciler ile sivil toplum kuruluş temsilcileri ve akademisyenler katıldı. 

“SURİYELİ NÜFUSU İLE BAŞEDİLEMİYOR”
Etkinliğin açılış konuşmasını Adana Belediyesi Dış İlişkiler Şube Müdürü Çağrı Ünüvar yaptı. Adana’nın önemli konu başlıklarından birinin göç problemi olduğunu aktaran Ünüvar, “Türkiye-Suriye arasında çok iyi ikili ilişkiler varken; 2011’de Suriye’de gerçekleşen savaştan sonra ilişkiler dünya çapında olduğu gibi önemli bir sorun haline geldi. Umarım Suriye’de ki iç savaş bir an önce sonuçlanır. Bugün ülkemizdeki Suriyeli nüfusu baş edilemez bir noktaya geldi. Adana’da; Göç İdaresi Genel Müdürlüğü verileri başka olabilir ama 300 bine yakın bir Suriyeli nüfusunun olduğu gerçek. 
Suriyelileri entegre etmek, göç ile ilgili sorunları çözmek amacıyla; Belediyemiz bünyesinde kurulan Göç İşleri Şube Müdürlüğü çeşitli çalışmalar yürütmektedir. Belediyemiz bir Alman yardım kuruluşu ve Dünya Belediyeler Birliği (UCLM) ile de ortak çalışmalarımız vardır. Ayrıca Adana’da kurulan ve belediyemizin de desteklediği bir dernek de önemli çalışmalar yürütmektedir. Bunlar resmi, tüzel kişiliği olan kurum, kuruluşlardır. AB temsilcisi veya Suriyeliler ile ilgili sorunlara çözüm üretmek isteyenler dana’ya gelip bir adım atmak istediği zaman bu kuruluşlarımızın hepsi ile yasal sınırlar içerisinde çalışabilir” diye konuştu. 

“SURİYELİ SORUNU İÇİN EMPATİ YAPMALIYIZ”
Türkiye Gazeteciler Cemiyeti Genel Başkanı Nazmi Bilgin de, mülteci sorunu için herkesin başta da gazetecilerin, empati yapması gerektiğinin altını çizdi. “Yani o kişilerin yerine kendimizi koymamız gerekiyor” diyen Bilgin, birinci anahtarın, çıkar yolun bu olduğunu vurguladı. Özellikle sosyal medyada Suriyeli denildiğinde; ya büyükşehirlerde dilenci veyahut da olay çıkartan, hatta orada savaş varken kendi keyfine bakan insan imajları çizildiğini söyleyen Nazmi Bilgin, “Basın isterse ülkeler arasındaki en büyük savaşları çıkarabilir, isterse en büyük sevgiyi, barış köprülerini yapabilir. Bizler bu köprülerin yapımında birincisini değil ikincisini seçmeliyiz. Yani sevgi köprüleri oluşturmalıyız. Tabi gazeteci olarak ben neden sonuç ilişkisine de bakıyorum. Acaba bu kadar kişi bizim ülkemize geldi? Sorusunu da değerlendirmemiz lazım. Keşke biz bu savaşın başlangıcında değil de barışın yanında yer alsaydık. Basın olarak bizim her zaman sevginin yanında olmamız gerekiyor. Türkiye’nin bugün yaşadığı en büyük sorunlardan bir tanesi sevgi dilini kaybetmiş olmasıdır. Eğer bir toplum ötekileştirilmeye alıştırılır, ‘o benden, bu benden değil’ gibi bir mantığın içerisine sokulmaya çalışırlarsa ki şuan Türkiye’deki durum budur, bu ‘sen ben’leştirme mültecilere de intikale eder, bizden olmayanlar ortaya çıkar” şeklinde konuştu.  

“HAZMEDİLMESİ ÇOK ZOR BİR KRİZ”
İGAM Başkanı Metin Çorabatır ise Göç İdaresi kayıtlarına göre Türkiye’de 3.4 milyon mülteci olduğunu, 400 bin kadarının da kayıt sürecinde bulunduğunu kaydetti. Resmi rakamlara göre; Adana’da 188 bin, Mersin’de ise 220 bin de Suriyeli mülteci olduğunu vurgulayan Çorabatır, gayri resmi rakamların mülteci sayısının üzerinde olduğunu kaydetti. “Bu her hangi bir ülke için hazmedilmesi çok zor bir kriz” diyen Çorabatır, “Türkiye’den ekonomik olarak çok daha iyi durumda olan ülkeler bu rakamların onda biri kadar mülteci geldiğinde ayağa kalkıyor, duvarlar, dikenli teller örüyor. Türkiye çok büyük bir fedakarlık yaptı. Bu fedakarlığın büyük bir sosyal yükünü taşıyoruz. Ama yük paylaşımı, bana dokunmasın anlayışı maalesef Avrupa’da ki tutum krizin bu boyutlara ulaşmasında önemli bir rol oynadı.

“ENTEGRASYON AKADEMİDE, İDARİ YAPIDA, İHMAL EDİLMİŞ BİR KONU”
Ülkemizdeki yaklaşık 4 milyon mülteci ile çok büyük bir mülteci sorunu ile karşı karşıyayız. Türkiye’deki sığınma sistemi öteden beri geçici süreli olduğu için entegrasyon akademide, idari yapıda, ihmal edilmiş bir konu. Türkiye entegrasyonu bilmiyor. Ama bugün uluslararası hukuk açısından mülteci sorunlarına 3 ana başlıkta çözümler aranıyor. En ideal çözüm yolu, insanları mülteci yapan kendi ülkelerindeki sorunların ortadan kalkması, güvenli bir ortamın doğması ve bu insanların gönüllü olarak evlerine geri dönmelerinin sağlanması. 
Bu en ideal çözüm ama bazen çok uzun süreçler alıyor. Bu sorunları çözüp barış ortamı yaratmak çok uzun çabalar istiyor.
Bunun olmadığı yerler için ise hukuksal camia; insanların geldikleri ülkelerde kalamamaları durumunda 3’üncü bir ülkeye yerleştirme çözümünü kabul ediyor. Türkiye’deki durum; 3’üncü ülkeye yerleştirmenin ilelebet devam edeceği varsayımları üzerine. Türkiye’ye gelen mülteciler de bir süre burada kaldıktan sonra 3’üncü ülkeye yerleştiriliyor.

“TEK ÇÖZÜM ENTEGRASYON”
Bu koşullar altında en azından kısa vadede uluslararası toplumun Suriye sorununa çözüm bulma ihtimali zayıf görünüyor. Dolayısıyla bu insanların ülkelerine geri dönmeleri pek mümkün görünmüyor.
Geriye tek bir çözüm kalıyor; entegrasyon. Artık bu insanlar ile yarın gideceklermiş gibi bir kenarda onları izole ederek değil, onlara sadece insani duygularla yardım ederek değil, Türk kültürüne, sosyolojisine nasıl olumlu katkıda bulunacak insanlar haline getirebiliriz bunu düşünmeye başladık yavaş yavaş. Tüm dünyada olduğu gibi belediyelerin, yerel yönetimlerin bu konuda çok önemli bir yeri var. STK’ların, akademik kuruluşların oynayacağı çok önemli roller var ama en önemli rol medyaya düşüyor. 
Şuana kadar büyük çaplı bir sosyal patlama yaşamadık. Ama bu demek değildir ki bu zemin yavaş yavaş oluşmuyor. 2-3 hafta önce uluslararası Kriz Grubu’nun raporu yayınlandı. Bu rapora göre; 2017’de suç oranlarında önemli bir artış tespit edildi. Daha çarpıcı olanı ise 2017’nin ikinci yarısında bu tansiyondan, gerginlikten çıkan olaylar nedeniyle 24’ü Suriyeli 36 kişi hayatını kaybetti.
Böyle bir krizin yaşandığı bir başka ülkede çok daha büyük patlamalar beklenirken halkın her kesiminin yumuşak, hoşgörülü bakışı bizi o patlama noktasına getirmedi ama potansiyel var. Bu potansiyelin gerçeğe dönüşmemesi için başta medya olmak üzere hepimize görevler düşüyor. Daha hassas davranmamız lazım. 
Bu proje ile temelde mülteciler ile Türkiye nüfusunun huzur içinde yaşamaları ve mültecilerin giderek daha entegre olmaları, iki tarafın birbirlerini anlamaları amaçlanmaktadır. Mülteciler; devletin entegrasyon politikalarına nasıl daha yatkın hale gelebilir? bu noktada medyanın rolü ne olabilir bunları tartışmak için buluşuyoruz. Sivil toplum ile medya arasında fazla iletişim olmadığı yönünde da görüşler var. Bunları da gidermeyi amaçlıyoruz” dedi. 


   

Yorum Ekle comment Yorumlar (0)

Yapılan yorumlarda IP Bilgileriniz kayıt altına alınmaktadır..!


  HABERCİ GAZETESİ
 

  HABER ARAMA
 
  

  HABERCİ SPOR
 


  BİK İLANLAR
 




  SOSYAL MEDYA
 

  NÖBETÇİ ECZANELER
 
 

 




sanalbasin.com üyesidir

 
         
ANASAYFA HABER ARŞİVİ KÜNYE İLETİŞİM GİZLİLİK İLKELERİ

 
Siteden yararlanırken gizlilik ilkelerini okumanızı tavsiye ederiz.
mersinhaberci.com © Copyright 2016-2024 Tüm hakları saklıdır. İzinsiz ve kaynak gösterilemeden yayınlanamaz, kopyalanamaz, kullanılamaz.

URA MEDYA