TMMOB Çevre Mühendisleri Odası (ÇMO) Mersin Şubesi’nin Dünya Sağlık Örgütü’nün (WHO) verilerine dayanarak Mersin’deki hava kirliliği oranlarına ilişkin yayımladığı rapor şok etkisi yarattı. ÇMO Mersin Şube Başkanı Sinan Can imzası ile yayımlanan raporda ilginç ayrıntılar yer alırken; daha önce kentte 1 hava kalitesini ölçüm istasyonu ile güvenilir sonuçlar elde edemediği iddiaları ile gündeme gelen Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğü’nün; hava içinde bulunan ve solunum yolu ile akciğerlere kadar ulaşabilen zehirli elementlerin belirlendiği PM 2,5 ölçümlerini yapamadığı belirtildi.
İŞLETMELERDEKİ DENETİMLER YETERSİZ
Kentteki hava kirliliğinin 2015 ila 2016 yılına göre daha da artış gösterdiğinin vurgulandığı raporda, kirliliğin nedenleri şu cümlelerle sıralandı: “Nüfusun yıllara göre artış göstermesi, sanayi yatırımlarının genişlemesi, kayıt içi ya da dışı işletmelerdeki denetim ve kontrollerin yetersiz olması, kullanılan araç sayısındaki ciddi düzeyde artış, fosil yakıt ile elde edilen enerji üretimi, ormanların kontrolsüz olarak tahrip edilmesi, orman yangınları, evlerde ve işyerlerinde ısınma amacıyla kullanılan yakıtların kalitesizliği ve bilinçsiz yakma yöntemleri olarak sıralayabiliriz” cümleleri kullanıldı.
“PM2,5 ÖLÇÜM İSTASYONU KURULMASI GEREKİYOR”
İnsan sağlığı için tehlikeli olan PM 2,5 seviyesindeki zehirli maddelerin ölçümünün Mersin’de yapılamadığının vurgulandığı raporda “Mersin gibi ılıman iklime sahip olan bir kentin; için yıl içerisinde PM10 partükül madde değerlerinin, gerek dünya sağlık örgütü sınır değerleri, gerekse ulusal mevzuatımızda yer alan sınır değerleri yüksek oranda aştığı görülmektedir. Hem Avrupa Birliği’nde hem de ülkemizde uygulanan yönetmeliğe göre kükürtdioksit (SO2) konsantrasyonları belirlenen limit değeri yılda 3 defadan fazla aşmamalıdır. Havaizleme.gov.tr adresinden alınan bilgilere göre Mersin’de kükürtdioksit (SO2) konsantrasyonları sınır değerleri aşmamaktadır” denildi.
“MERSİN’DEKİ İNSANLAR 3 MEVSİM KİRLİ HAVA SOLUYOR”
Trafikteki araçlardan kaynaklanan hava kirliliği oranlarının da açıklandığı raporda ayrıca azotoksit (NOx) ve karbonmonoksit (CO) değerlerinin ölçülmediği de belirtildi. Kent kamuoyunda şok yaratan raporda, “Bu tür kirliliklerin ölçülmemesi Mersin bölgesinde ortaya çıkmadığı anlamına gelmemektedir. Sonuç olarak; kirli hava gün sayısı 127 olmasına rağmen WHO sınır değerlerine göre Mersin’de kirli hava gün sayısı 242’dir. Mersin’de oranın bu kadar yüksek olması son derece düşündürücü ve yerel düzlemde ele alınması gereken önemli bir konudur. Nitekim veriler değerlendirildiğinde Mersin’de yaşayan insanların yaz ayları dışında diğer 3 mevsim kirli hava soluduğunu söylemek mümkündür” cümleleri kullandı.
BU TEDBİRLER ACİLEN ALINMALI!
Hava kirliliği sorununun güvenilir, doğru ve uygun yöntemlerle yapılacak durum tespiti ile çözülebileceğinin de belirtildiği raporda şu ifadelere yer verildi: “Hava kirliliğini oluşturan süreçlerin yerinde çözüm odaklı ele alındığında birçok problemin ortadan kalkacağını söyleyebiliriz. Mevcut hava kirliliği koşullarına karşı ele alınabilecek öneriler şu şekildedir; Öncelikle hava kalitesinin tespitinin en doğru şekilde yapılması ve kaynakların en doğru şekilde belirlenmesi için Mersin’de bulunan istasyon sayısı yeterli düzeye çıkarılmalı ve istasyonların kontrolleri düzenli olarak yapılmalıdır. Aynı zamanda istasyonların kalibrasyonları düzenli olarak kontrol edilerek verilerin sağlıklı bir şekilde elde edilmesi sağlanmalıdır.”
Mersin’de hava kalitesi izlenmesi için kurulan istasyonlarda tüm kirlilik parametrelerinin ölçümleri yapılmadığın vurgulandığı açıklamada “Mersin’de yer alan İstasyonlar da PM10 ve SO2 ölçümlerinin yanında PM2,5, NOx, CO, NO2 ölçümlerine de yer verilmelidir. Ayrıca PM10 ile karşılaştırıldığında sağlığa etkileri daha fazla olduğu bilinen PM2,5 ölçümü yapılan istasyonlar acilen kurulmalı ve mevzuatta limit değerleri tanımlanmalıdır. Evlerde ısınma amaçlı kullanılan kömürler Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğünce kontrol edilmeli, kalitesiz kömür kullanımına kesinlikle izin verilmemelidir. Hava kirliliğinin yoğun olduğu bölgelerde kömür kullanımını azaltmak için evlere kömür yardımı yerine doğalgaz yardımı yapılmalıdır. Aynı zamanda ısınmada verimlilik sağlanması için binaların yalıtımları kontrol edilmeli ve binaların yalıtımının sağlanması için teşvik sistemleri oluşturulmalıdır. Merkezi ısıtma sistemlerine geçilmelidir” denildi.
“ŞEHİRLERİN PLANLAMASI OLUŞABİLECEK HAVA KİRLİLİĞİ DE GÖZ ÖNÜNDE ALINARAK YAPILMALI”
Kentteki hava kirliliği ile mücadele için Valilik ve Büyükşehir Belediyesi bürokratlarına önerilerde de bulunulan raporda şu cümlelere yer verildi: “Gerek belediyeler gerekse valilik yurttaşlara hanelerde ısınma aracı olarak kullanılan odun/kömür sobalarında bilinçli ve doğru yakıt yakma ve söndürme konularında eğitimler vererek hava kirliliğini azaltma yönünde halkı bilinçlendirmelilerdir. Yakıt kullanan kayıtsız tesislerin belirlenmesi ve emisyon sınır değerleri sağlamaları gerekmektedir. Şehirlerin planlaması oluşabilecek hava kirliliği göz önünde alınarak yapılmalıdır. Özellikle yeni binalarda pasif ve yeşil binaların artırılması, yolların ve toplu taşımanın güzergâhlarının şehrin günlük akışı göz önünde bulundurularak yapılması şehir içi hava kirliliğin azalmasına yardımcı olacaktır. Özellikle büyükşehirlerin problemi olan trafikten kaynaklı emisyonların azaltılması için; yeşil dalga ve akıllı sinyalizasyon sistemlerinin kullanımı yaygınlaştırılmalıdır. Hava kirliliğinden kaynaklanan hastalıklar bilinmektedir. İl Sağlık Müdürlükleri gibi ilgili kurumlar tarafından hastane başvuruları incelenmeli ve hava kirliliğinden kaynaklı hastalıklara ve ölümlere dair istatistiksel verileri yayımlanmalıdır.”
“BÜTÜN AKTÖRLER ÇÖZÜMÜM MERKEZİNDE YER ALMALI”
Raporun sonuç bölümünde ise kentteki hava kirliliği oranının azaltılması için ilgili tüm kurumların sorunun çözümü noktasında bir masa etrafında buluşması gerektiği belirtilirken; “Hava kirliliğine neden olan etmenler sadece belirli etmenler olmayıp kümülatif nedensellik olduğunu kamuoyunun iyi irdelenmesi gerekmektedir. Bu nedenle çözüm arayışları içerisinde sorunu çözmek için sadece belirli kurumlara görev düşmemektedir. Kent düzleminde yaşamlarını sürdüren ve idam ettiren bütün aktörler çözüm noktasının merkezinde yer almalıdır” ifadelerine yer verildi.