Sektörde ‘bakliyat profesörü’ olarak da tanınan Hüseyin Arslan, İnsanlığın geleceği bakliyatta!” diyerek, Mersin ve Türkiye’ye bu konuya daha gazla önem verme çağrısı yaptı!
GDO’ tartışmaları ile sektörün manipüle edilmeye çalışılmasına da tepki gösteren Arslan, Canan Karatay’a “Gelin sizi bilgilendirelim” diyerek, sağduyulu hareket etme uyarısı yaptı.
Hediye Eroğlu
Bakliyatın uluslararası arenada öne çıkan isimlerinden; Uluslararası Bakliyat Konfederasyonu ve Mersin Ticaret Borsası Meclis Başkanı Hüseyin Arslan’dan, gazetemize özel açıklamalar…
“Geleceğin gıdası bakliyattır” diyen Arslan, Türkiye’nin geleneksel tüketim ürün olan bakliyatın dünyada yeni yeni keşfedildiğini ve ilginin de her geçen gün arttığını söyleyerek, “Daha az su kullanımı ile bakliyat küresel iklim değişikliği ile birlikte önemini arttırmakta” dedi. Türkiye’de son yıllarda tüketimin azaldığını bunun değişmesi için özellikle manipüle edici açıklamaların önüne geçilmesi gerektiğini söyleyen Hüseyin Arslan, özellikle GDO tartışmaları ile ilgili Canan Karatay’a, “Gelin sizi bilgilendirelim” çağrısı yaptı.
Mersin’in halen bakliyat ticaretinde önemli merkezlerinden biri olduğunu kaydeden Arslan, ancak bu durumun korunması ve Türkiye’nin üretimde daha fazla söz sahibi olunabilmesi için çiftçiye daha kaliteli tohum desteği gerektiğinin altını çiziyor.
Arslan, bakliyatın gıda da israfı önlemede de öne çıktığını belirterek, şunları söyledi…
‘GELECEĞİN GIDASI BAKLİYAT’
SORU: İnsanlığın geleceği bakliyattı mı?
H. ARSLAN: Birleşmiş Milletler’in 2016 yılını “Uluslararası Bakliyat Yılı” olarak ilan etmesiyle, bakliyatın sağlık ve beslenme üzerindeki etkileri daha çok önem kazandı. Uluslararası Bakliyat Konfederasyonu olarak 10 – 13 Temmuz 2017 tarihlerinde Kanada’da yaptığımız Dünya Bakliyat Kongresi’nin temasını ‘Geleceğin Gıdası Bakliyat’ olarak belirledik. Çünkü dünyada son dönemlerde su kaynakları gittikçe azalmaya ve problem olmaya başladı. Bu anlamda tarımsal üretimde daha az su ile üretilebilecek tarımsal gıdalar önem kazanıyor. Bakliyatta bunlardan biri. Çünkü bakliyat kuru iklimlerde üretilebilen suyu çok sevmeyen bir tarımsal faaliyet. Bu durum dünya ve insanlık için çok önemli.
Örneğin Mısır’ın Dimyad pirinci meşhurdur. Ancak Mısır, pirinç üretimini azaltmaya çalışıyor. Çünkü pirinç üretimindeki aşırı su kullanımı ülkenin su kaynaklarını kötü etkiliyor. Mısır’da pirinç ekimini sınırlamak için şuanda çalışmalar yapılıyor.
İşte geleceğimizin gıdaları ise suyu en az tüketen ürünler olacaktır. Bu noktada bakliyat devreye giriyor. Ayrıca dünyada son dönemde yine karbon salınımını arttıran nedenlerden birisi de gübre kullanımıdır. Ancak bakliyat üretiminde hem aşırı su, hem de aşırı gübre kullanımı azdır.
“BAKLİYAT TÜKETİYORLAR AMA BUNU BAKLİYAT OLDUĞUNU BİLMİYORLAR”
SORU: Bakliyat ürünlerinin değeri yeterince biliyor mu?
H. ARSLAN: Türkiye’de insanlarımızın gündeminde bakliyat hep var. Bakliyat bizim milletimizin vazgeçilmezi. Ama Türkiye’de bakliyat tüketimi oranlarında bir azalma var. Ülkemizdeki yeni nesilde daha az bakliyat tüketimi noktasında bir eğilim içerisinde.
Oysa bakliyat ürünleri aynı zamanda protein değeri en yüksek ürünlerdir. Bu anlamda dünyanın bakliyata olan ilgisi artıyor. Biz mesela mercimek ile bulgur pilavını Kanadalılara yedirsek iyi olur ancak toplumların tüketim anlayışları kolay ve çabuk değişmiyor. Bu amaçla geleneksel tüketim alışkanlığı içinde bakliyatın çok yeri olmayan ülkelerde farklı teknikler izleniyor. Örneğin bezelyenin içindeki nişastayı, proteini ve lifi ayırıyor, bu ayırdığımız besin maddelerini pek çok değişik üründe kullanıyoruz. Yani ürünü farklı şekillere sokarak insanlara bezelye tükettirmiş oluyoruz. Şuanda pek çok ülkede böyle bir eğilim var. Bu yaklaşım özellikle Kuzey Amerika’da artık iyice tutulmaya başladı.
“İSRAFI AZALTMALIYIZ”
SORU: Gıda israfla ilgili olarak zaman zaman açıklamalarınız oluyor. Bu konuda bakliyat yine öne çıkan ürünlerden. Bu yöndeki çalışmalar neler?
H: ARSLAN: Dünyada üretilen ürünlerin üçte biri çöpe atılıyor. Gıdanın çöpe atılması değişik yerlerde değişik seviyelerde gerçekleşiyor. Örneğin gelişmiş ülkelerde gıdada sofraya gelene kadar olan kayıp, gelişmekte olan ülkelere oranla daha az seviyelerde. Gelişmiş ülkelerin tarımsal üretimi konusunda çok büyük israf var. Bizim gibi gelişmekte olan ülkelerde ise sofradan sonraki israf çok az sofradan önceki kayıp oranı çok fazla.
Her ülkenin gıda israfı ile mücadele alanında kendi yöntemleri var. Ancak yeterli değil.
Günümüz tüketim dünyasında bizlerin beyinlerini yıkadılar. 30 seneden beridir ne alırsanız son kullanma tarihine bakın deniyor. Bakliyatın son kullanma tarihi diye bir şey yoktur. Eğer bakliyatta böceklenme yoksa ilk gün almış gibi tüketebilirsiniz. Fakat bakliyatın üzerine iki yıllık bir ortalama raf ömrü veriyorlar. Bir bakliyat ürünü iki yılı geçtiğinde hemen o ürünü çöpe atıyorlar. Mesela Kanada’da ‘son tüketim tarihinin’ ismi değiştirilerek ‘tavsiye edilen tüketim tarihi’ yapıldı. Biz bu çalışmaların daha çok ülkeye yayılmasını istiyoruz.
“ÇİFTÇİYE KALİTELİ TOHUM SAĞLANMALI”
Önümüzdeki 40 yılda üretmemiz gereken ürün miktarının son 10 bin yılda ürettiğimiz gıdaya denk olduğunu söylemek zorundayım. Her ne kadar çok saçma gibi geliyorsa da 10 bin yıl önceki nüfus ile bugünkü arasında milyarlar var. Yani bizim daha çok üretip daha az israf etmemiz lazım. Üretimde çok fazla tohum değiştirmemiz gerekiyor. Bizim üretimimiz temel gıda maddeleri olduğu için bunlarla ilgili çok yeniliğe ihtiyacımız yok sadece çiftçimize kaliteli tohumların sağlanması gerekiyor.
“İÇİMDEN BUNLAR BAKLİYATI YENİ KEŞFEDİYORLAR DEDİM”
SORU: Birleşmiş Milletler’in 2016 yılını “Uluslararası Bakliyat Yılı” olarak ilan etmesinin önemi nedir?
H. ARSLAN: Türkiye, konfederasyonumuz bu önemli başarı için çok mücadele etti. Bakliyat konusundaki etkinliklerin sadece bir yıl değil daha sürekli hale gelmesini sağladık. Çünkü elimizdeki momentumu kullanmamız ve yaymamız gerekiyordu. Dünya Bakliyat Günü momentumunun önemini tüm ülkelere tekrar tekrar anlatmak zorundaydık. Hem de tarımsal üretimi sürdürülebilir tarım yöntemlerine yönlendirmek zorundaydık. Sürdürülebilir tarımın en önemli organlarından biriside bakliyat üretimidir.
DÜNYA BAKLİYAT KONGRESİ GELECEK YIL SRİ LANKA’DA
SORU: Bu başarı ile Dünya Bakliyat Kongresi daha görkemli geçti diyebilir miyiz?
H. ARSLAN: Kongre çok büyük bir katılım ile gerçekleşti. Tüm ülkelerden toplamda 1230 delege katıldı. Kanada bakliyat sektörüne birçok açıdan damga vuran bir ülke. O yüzden bu toplantıyı Kanada’daki endüstrimize bir teşekkür toplantısı gibi görmek lazımdı. Bundan sonraki toplantımızı Sri Lanka’da yapacağız. Çünkü bizim her toplantımızı farklı bir coğrafyada yapma gibi bir prensibimiz var. Her sene coğrafi bölge değiştirmeye gayret gösteriyoruz. Çünkü daha çok üyemizin gelmesini ve onları bir araya getirmeyi istiyoruz. Böylece dayanışma ve sorunları bir araya getirme imkanımız artıyor. Çünkü her gittiğiniz ülkede o ülkeden katılım daha fazla oluyor. Böylece herkes Dünya Bakliyat Federasyonu’nu tanımış oluyor.
“BAKLİYAT İHRACATININ VE İTHALATININ YÜZDE 90’NINA YAKINI MERSİN’DEN YAPILIYOR”
SORU: Mersin’de bakliyat üretimi yok ancak dünya bakliyat sektörünün önemli merkezlerinden biri Mersin. Peki Mersin bunun farkında mı?
H. ARSLAN: Mersin’e baktığınız zaman bakliyat – nakliyat – narenciye üçlüsünü görüyorsunuz. Mersin’de lojistik alanı daha gelişmemişken narenciye sektörü güçlüydü. Sonra bakliyat sektörü güçlendi. Türkiye’deki bakliyat ihracatının ve ithalatının yüzde 90’nına yakını Mersin’den yapılıyor. O yüzden Mersin piyasası dünyada hep önemli olmuştur. Tabii ki hala çok önemli ama geçmişteki gücü kalmadı. Çünkü daha büyük topraklarda üretim yapmak daha avantajlı ve maliyetleri düşürüyor.
“KENDİ SAHALARININ DIŞINA ÇIKTIKLARINDA GERÇEKTEN DE SAÇMALIYORLAR”
SORU: Sektörün önünde size göre en büyük engeller nelerdir?
H. ARSLAN: Bu konuda es geçemeyeceğimiz bir yön var ve bunu en başta söylemek istiyorum;GDO! Dünyada GDO’lu bakliyat çeşidi yoktur. Var diyen varsa bize bir konteynır gönderebilir. Bizde gerekli incelemeleri yapabiliriz. Kamuoyundaki bu asılsız iddialar cahillik ve bilgisizlikten çıkıyor. Bu konularda genellikle manipülasyonlar yapılıyor. Özellikle onkoloji uzmanları bakliyat ile ilgili çiftçilik ile ilgili konuşuyor. Televizyonda çok saygı ve sevgi duyduğum insanlar kendi sahalarının dışına çıktıklarında gerçekten de saçmalıyorlar. Bilmedikleri konular üzerinden ahkâm kesiyorlar.
Mesela Canan Karatay hocamızı sürekli takip ederim ve son olarak kendisine bir mektup yazarak, dünyada herhangi bir şekilde GDO’lu olarak üretilmiş bir bakliyat olmadığını anlatmaya çalıştım. Bilimsel olarak dahi bu yönde bir çalışma yok. Canan hanım, ‘Ben Kanada’da yaşadım. Orada hava çok soğuk, bakliyat yetişmez’ diyor. Canan hanım Kanada’da yaşadığında sene kaçtı? O günden bugüne nasıl tohum geliştirildiğini biliyor mu? Eğer oradaki üretimi görmek istiyorsa kendisini Kanada’ya götürebiliriz. Bu gibi manipülasyonlar piyasaya kötü yansıyor. İnsanlar yanlış bilinçleniyor, ‘GDO’luymuş’ diyerek bakliyattan uzak duruyorlar.
Örneğin GDO’lu pirinç diyorlar ama GDO’lu pirinç üretimi dünyada yoktur. Sırf bu asılsız iddialar nedeniyle Türkiye’de FETÖ terör örgütü mensupları tarafından hapse atılan insanlar oldu. Yani herkes kendi uzmanlık alanı olan konularda konuşsun. Başkalarının uzmanlık alanı olan sahalara girmesin. Biz nasıl insanların çalışmalarına profesyonelliklerine saygı duyuyorsak, onlarında başkalarının uzmanlık alanlarına saygı duyması gerekir. Bizim profesör unvanımız yok ama bakliyat konularında onlardan daha çok bilgiliyiz. Bu konularda bizimde yazdığımız birçok makaleler var. Eğer bir profesörlük unvanı verilseydi bunu bize de verirlerdi.
FİYATLARDA DEĞİŞİM YOK!
SORU: Bakliyat fiyatlarında değişim söz konusu mu?
H. ARSLAN: Hiçbir şey olmayacak. Herkes kuru fasulyesini rahatlıkla yesin. Bakliyat ürünleri zaten insanlığın temel gıda ürünleri ve bizim geleneksel tüketim ürünlerimizdir. Bunlardan vazgeçmeyelim. Anadolu mutfağı dünyada meşhur olmaya başlarken biz kendi mutfağımızdan vazgeçmeyelim.