“Geçmişte olduğu gibi birlik olursak kazanırız” diyen Başkan Kaya, “Zam pazarlığı değil herkes için hak arama, eşitlik mücadelesi peşindeyiz” dedi.

HEDİYE EROĞLU

Hükümet memura 2018 ve 2019 için yüzde 3+3 zam önerisinde bulundu. Zammı yeterli bulmayan memur sendikaları ise “Bu teklife kapalıyız” açıklaması yaptı.

Uzun yıllardır emek mücadelesinin ön saflarında olan Büro Emekçileri Sendikası (BES) Mersin Şube Başkanı Yusuf Kaya, gerek toplu iş sözleşmesi görüşmeleri gerekse de ülkenin içerisinde bulunduğu OHAL gerekse de ekonomik, siyasi ve sosyal yaşamı gazetemize değerlendirdi.

“ZAM PAZARLIĞI DEĞİL HAK ARAMA MÜCADELESİ PEŞİNDEYİZ”

SORU: Kamu emekçileri ile hükümet arasında süren toplu iş sözleşmesi görüşmeleri, bir zam pazarlığı mıdır? Yoksa hak arama mücadelesi mi? Ve gerçekten ilgili tüm kesimleri kapsayan bir masada mı görüşmeler yapılıyor?

Y. KAYA: Birçok kesim toplum sözleşme görüşmelerini bir sonraki iki yıl içinde kamu emekçilerinin hükümet arasındaki zam pazarlığı olarak görüyor ama gerçek bu değil. Ülkemizde 4688 sayılı Sendikalar Kanunu’ndan önce de, sonra da gerçek bir toplu sözleşmesi masası oluşturulmadı. Bugün yaşanan da gerçek bir toplu iş sözleşmesi falan değil. Bir taraftan bizim hizmet verdiğimiz iş kolamızda ki sorunlarımız, taleplerimiz, çalışma koşullarımız, çalışma ortamımız, özlük haklarımız, kariyer, liyakat, yükselme, parasız sağlık, bilimsel anadilde eğitim gibi temel taleplerimiz varken iktidar durumu; ‘bu dönem ki zam görüşmelerinde yüzde 2 mi, verelim yüzde 3 mü?’ sorunu indirgemeye çalışılıyor.

Türkiye gibi devasa bütçesi olan bir ülkede 3 milyona yakın kamu emekçisinin çalışma koşulları ve usulleri belirlenirken iki taraflı bir sözleşme yapılmalıdır.

Ailemiz ile biz de bu ülkenin bir parçasıyız; ülkenin demokrasi sorunlarından insan haklarına, temel hak ve özgürlüklerden, ifade özgürlüğüne kamu emekçilerinin siyaset yapma hakkına kadar ülkenin bütün sorunları bizim sorunlarımızdır.

Bu nedenle milli gelir herkese eşit paylaştırılmalıdır. Biri milyonlarca para harcarken diğerinin çöpten ekmek toplanması kabul edilemez. Ya da birinin çocuğu özel okulda okurken diğerinin eğitimsiz kalmaması gibi temel talepleri de içeriyor bizim taleplerimiz.

“MASA DEĞİŞMELİ”

SORU: Toplu iş sözleşmesine ilişkin talepleriniz nelerdir?  

Y. KAYA: Öncelikle demokratik bir ülkede tek taraflı sözleşme yöntemi olmaz! Şuan masaya oturan sendikaların söyledikleri sözlerin hiçbirinin geçerliliği söz konusu değildir. Sonuçta masada hükümet daha fazladır. Masada uzlaşma sağlanmadığı taktirde ve konu tahkime gitmekte, tahkimde hükümet yetkilerinin görevlendirdiği kişilerden oluşmaktadır.

Toplu iş sözleşmesi görüşmelerinin sıfırdan değiştirilmesi gerekmektedir. 4688 sayılı Sendikalar Kanunu; görev ve toplu iş sözleşmesi hakkını içeren bir yasa haline getirilmesi gerekiyor. Böyle bir yasa yokken, bizim oraya gidip talepleri, ihtiyaçları söylememiz bir hüküm ifade etmemektedir. Çünkü son sözü hükümet ve memurlar söylemektedir.

“KESK SUSTURULMAYA, ETKİSİZLEŞTİRİLMEYE ÇALIŞILIYOR”

SORU: KESK masada yok. Masadan itildi mi, yoksa kaldırıldı mı? KESK’in olmaması görüşmeleri nasıl bir zemine götürüyor?

Y. KAYA: Bu durumun iki boyutu var. AKP iktidara gelirken ‘yolsuzluk, yoksulluk ve yasaklar’ ile mücadele edeceğini vaat etmişti.

Biz geçmişte de FETÖ gibi yapılara karşı olduğumuzu, laik demokrasi ülkelerinde yerinin olmadığını ifade ediyorduk. Ancak iktidar mensupları bir yerlere gelebilmek için gidip onlardan referans alıyorlardı. Bugünde AKP il örgütlerine ilçe örgütlerine gidiyorlar.

Demokrasiye göre veya laikliğe göre davranan çoğu kişiyi ihraç ettiler. Liyakat ya da eğitimsiz kişileri kamuya doldurdular. Dünyanın hiçbir ülkesinde hiçbir sendika yüzde 2 bin- yüzde 3 bin büyüyemez. Ama yandaş sendika kurmak adına Memur-Sen’i destekliyorlar.

Oysa Türkiye’de 2008 yılına kadar KESK neredeyse bütün iş konularında yetkili sendikaydı. Ve emekçilerin hakları biraz da olsa karşılanabiliyor, mücadele toplumdan destek görüyordu.

Fakat Memur-Sen’in yetkili sendika haline getirilmesiyle birlikte bu durum ortadan kalktı. Şuanda herhangi bir yerde yeni işe başlayanlara ilk Memur-Sen kaydı dayatılıyor. KESK emekçi kamu sendikası olarak görüldü. KESK susturulmaya, etkisizleştirilmeye çalışılıyor.

Son dönemlerde haksız ve hukuksuz bir şekilde kanun hükmünde kararnameler ile insanlar geleceksiz, işsiz,aşsız bırakılıyor. Ayrıca ihraç edilen arkadaşlarımız toplum iş sözleşmesi görüşmeleri dışına itildi.

Normalde bir kişinin suçlu olması yargı kararıyla belli olur. Ancak bugün ülkede binlerce kişi hukuken böyle bir karar olmadan işinden ihraç edildi. Bende basın açıklaması yapmam gerekçe gösterilerek ihraç edildim.

KESK’in masada kamu emekçilerinin taleplerini dile getirmesinin önünü kesmek, itibarsızlaşmak istiyorlar. Türkiye kamuoyu KESK’i, işçiler emekçiler tanıyor. Bizim itibarsızlaşmamız mümkün değil.

“AÇLIK VE YOKSULLUK HAD SAFHADA”

SORU: Kamu emekçilerinin çalışma koşulları nasıl?

Y. KAYA: Devletin hiçbir görevlisi en üst makamdan en alttaki makama kadar hiç kimse, ‘emekçilerin ücretleri, çalışma koşulları iyidir’ diyemiyorlar.

Devletin resmi kurumu TÜİK’in açıklamasına göre; yoksulluk ve açlık had safhada. Bir kamu emekçisinin hiçbir şey düşünemeden sağlıklı bir kamu hizmeti vermesi, ailenin de huzurlu olması için açlık sınırında ücret alması gerekiyor. Statüsü farklı olsa da herkesin mutlu olması gerekir. Temizlikçisinden en üst rütbesine kadar bir arada mutlu bir şekilde sürdürülmesi gerekir.

Bu nedenle öncelikle OHAL ve KHK’lar ortadan kaldırılmalıdır. Daha sonra ücretler, çalışma koşulları, sosyal ve özlük haklar düzeltilmeli. 4688 sayılı Sendikalar Kanunu yeniden düzenlenmelidir. Böyle bir ortamda gerçekçi bir toplu iş sözleşmesi görüşmesi yapılması mümkün değildir.

Biz savunduğumuz taleplerimizin arkasında duracağız.

“SENDİKALAR ORTAK HAREKET ETMELİ”

SORU: Örgütlü mücadele yandaş sendikalar ile zayıflatılıyor. Ne yapmak gerek? 

Y: KAYA: Bütün sendikaların bir araya gelip belirlenmiş temel talepler için mücadele etmesi gerekir. Gücümüzü birleştirdiğimiz zaman daha çok hak elde ederiz. Memur-Sen ve Kamu-Sen’e söylediğimiz şudur. Bir işverenle, işçi aynı rüyayı görmüyorsa, hükümetle kamu emekçinin aynı rüyayı görmesi mümkün değildir. Ortak bir görüşte emekçilerin kaybedilmiş haklarını savunalım, mücadele edelim.

Demokrasi, insan hakları, eşitlik, çalışma koşulları, ücretlerin iyileştirilmesi, kariyer, liyakat sisteminin çalıştırılması gibi temel talepleri savunmalıyız. Ortak bir daire içerisinde bir araya gelebilir, mücadele edebilirsek başarılı oluruz. Geçmişte olduk! Emekçilere de sendikalarını sorgulamaya çağırıyoruz. Herkesin bir arada yaşayabileceği demokratik kurallarla organize edilmiş, örgütlenmiş bir sisteme ihtiyaç vardır.

Haklar yasaklardan önce gelir! Bir ülke de bir şey haksa onun biriler tarafından yasaklanması hakkı ortadan kaldırmaz. 3 milyon kamu emekçisi, taşeron işçiler, işsizler, ‘ben insanca yaşamak istiyorum, bir evim olsun, evime ekmek götüreyim’ dediğinde hükümet ‘seni içeri atarım’ dememelidir.

Hükümetler bizi işten atmak seçilmiyorlar. Ülkede huzurlu bir hayat sağlaması gerekir. Onun için hükümet oluyorlar. Eğer rahat, güvenceli bir gelecek sağlanmıyorsa yaptıkları her şey suçtur. Uluslar arası hukuka aykırı uygulamaların bugün olmasa bile gelecekte bedeli ödenecektir.

Haklarımız için, ülkemiz için, geleceğimiz için işimize, ekmeğimize sahip çıkmamız gerekir. Bunun için de çekinmemek gerekiyor. Herkesle beraber bu mücadeleyi ortaklaşa yapmamız lazım. Bu halk sahipsiz değildir.

“BİR ARAYA GELMEMİZ İHTİYAÇTIR”

SORU: Son olarak neler söylemek istersiniz?

Y.KAYA: Bizim mutlak suretle bir araya gelmemiz ihtiyaçtır. Türkiye’de yeniden milli gelirin herkese eşit bir şekilde adil dağıtılması için bir araya gelmemiz, mücadele etmemiz kendi haklarımız için sesimizi yükseltmemiz gerekiyor. Bunun dışında ikinci bir seçeneğimiz yok.